14 Temmuz 2012 Cumartesi

Bildiğimiz gibi, bedenimizde oluşan yağ dokusunun temeli sudur. Her türlü Lida diyet programı ve zayıflama ilacı bedenimizin savunma mekanizmasını harekete geçirir: Beden yelerince besin almadığı zaman, fizyolojik süreçlerin devam edebilmesi için gereken enerjiyi bünyesindeki yağdan sağlar. Su, bedende yağın işlenmesinin bir yan ürünü olarak ortaya çıkar ve bedenden atılır. Zayıflamak yerine bedenimiz kurumaya ve kurumuş bir meyveye benzemeye başlar. Bu yüzdendir ki Lida ile suyun önemi çok büyüktür. Yüzümüzün ve bedenimizin derisi kırışır; kaslarımız gevşer; başımız, karaciğerimiz ve karnımız ağrımaya başlar. Sonunda sürüp giden yoğun açlık duygusu ve kendimizi halsiz hissetmemiz nedeniyle diyeti bozmak zorunda kalırız. Yağ dokusu suyu çeken bir sünger gibi davranır. Hızla yeniden şişmanlayabiliriz. Aerobik, koşmak vb. egzersizlerin içerdiği fiziksel gerilim, hazır olmayan bir bedende ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir. Bunun nedeni yoğun fiziksel hareketin bedenimizin ısınmasına ve kan dolaşımımızın hızlanmasına neden olmasıdır. Bedenimizin içinde bağırsak ve kan damarları gibi organlarda yığışan zararlı birikintiler (şişman insanlarda bu birikintilerin miktarı genellikle daha fazladır) daha asidik bir hal alır ve toksik maddelerin miktarı artar. Toksik maddelerden sizi uzak tutacak olan yine Lida’ dır. Yoğun terleme bu toksinlerin bir kısmının atılmasını sağlar ama çoğunluğu kana karışarak bedenimizde dolaşmaya ve kendi kendimizi zehirlemeye başlar. Genel sağlığımız bozulur ve ilk belirtiler olarak akut baş ağrıları ve depresyon ortaya çıkar. Özellikle otuz yaşın üzerindeki insanlar, asla aşın fiziksel egzersiz yoluyla kilo vermeye çalışmamalıdır. Yukarıdaki yöntemlerden birini kullanarak kilo vermeye çalışan insanlar iki temel hata yaparlar: Birincisi – Yalnızca düşük kalorili yiyeceklerin tüketildiği bir lida rejimi belli bir süre boyunca diyet yapmak (Aslına bakarsanız, diyet Yunancada “yaşam tarzı” anlamına gelir, belli bir süre boyunca az yemek demek değildir). İkincisi – Kısa süre içerisinde mümkün olduğu kadar çok kilo vermeye çalışmak. Bu da Lida ile mümkün.

Çoğumuz beslenme rejimimizi sistematik bir şekilde planlamayız; yalnızca yemeklerimizin kolayca hazırlanabilir, lezzetli ve bol olmasını isteriz. Hem bunu yapıp hem de Lida ile zayıflayabileceğinizi biliyor musunuz ? Bedenimiz yediğimiz çok miktardaki yiyeceği adamakıllı sindirebilecek ve atıkları layıkıyla dışarı atacak kapasitede değildir. Buna rağmen tekrar bol miktarda yiyecek tüketerek bedenimize baskı yapmaya devam ederiz. Ne kadar sık yersek, o kadar sık acıkırız. Fakat bu Lida ile geçerli değil. Sağlıklı iştahın yerini sürekli artan bir iştah alır. Lida zayıflatıcı düzeninde buna izin vermez. Bedenimiz sıvılar ve tuzlar yüzünden şişer; yuvarlak ve şekilsiz bir hal alır. Koca göbeklerimiz ayakkabılarımızı bağlamamızı güçleştirir. Gövdemizin yükü altında omurgamızın şekli bozulur ve bükülür. Kalbimiz aşırı çalışır ve asitlerle kirlenerek yoğunlaşmış kanımızı zorlukla pompalar. Üzüntüyle tembel, saldırgan ve hasta çocuklarımızı ve torunlarımızı seyrederiz. İstatistiklerimiz uzayan insan ömrüyle böbürlenir ama yine de çoğu insan doğanın onlara bahşettiği senelerin ancak yarısı kadar yaşayabilir. Eğer bütün bu olumsuzlukları açıklamak istiyorsak, esas olarak beslenme alışkanlıklarımıza bakmamız gerekir. Son yıllarda atalarımızın beslenme alışkanlıkları ve muzdarip olduğu hastalıklar hakkında araştırmalar yapılıyor. Veriler, evrim sürecimizin büyük bölümü boyunca, insan türünün esas olarak bitkisel gıdalarla beslendiğini göstermektedir. Bitkisel gıdalarla beslenmek aslında Lida için de bir avantaj. Antik çağlara ait efsanelerde, örneğin Nuh tufanından önce, insanların çok uzun, yüzlerce yıl yaşadıkları anlatılır. Aslında o dönemin insanlarının yalnızca topraktan gelen gıdalar ve arı su ile beslendikleri dikkate alınacak olursa gerçekten de hayli uzun yaşamış olduklarını düşünebiliriz. Yani bu insanların et içermeyen beslenme rejimleri dolayısıyla bizlerden daha uzun yaşamaları mümkündür. Uygarlığın gelişmesiyle değişen yaşam tarzımızın beslenmemizi de değiştirdiği ve sorunlu bir duruma getirdiği bir gerçektir.

Günümüzde bazı insanlar diyetisyene gidiyor. Fakat bizce bunun hiç gereği yok. Neden dersiniz ? Tabii ki Lida olduğu için. Açlıktan tığ gibi olup renkleri soluyor ama “oh, zayıfladım” diye çok seviniyorlar. Diyet bittikten kısa bir süre sonra eskisinden de şişman oluyorlar. Bu nasıl oluyor? Çünkü bu diyetisyenler, insan fizyolojisine dikkat etmiyorlar. Aç bırakarak insanları zayıflatacaklarını sanıyorlar. Halbuki açlık olgusu Lida kullanan biri için hiç sorun değil. Bir kibrit kutusu yağsız beyaz peynir ile 150 kiloluk bir insanı doyuracaklarını sanıyorlar. Devamlı açlık çeken bir insan ortamda yiyecek varsa buna bir dayanır, iki dayanır. Sonunda beklenen olur. Ateş ve barut yan yana durur mu? Diyetisyenler nasıl yetişiyor günümüzde? Sağlıklı (!) beslenme piramitlerini hazırlayan anlayışın bir başka ürünü mü bu insanlar? Her diyetisyen için söylemiyorum ama çoğu statükoyu temsil ediyorlar. Lida sizi diyetisyenlerden de başka tüm zayıflama dertlerinden de kurtarıyor. Bunun biliyor muydunuz? Lida kullanan kişiler bunun farkında. Bunlar kendilerine verilen reçeteleri uyguluyorlar; yanlış mıdır, doğru mudur diye incelemeden. Hele kitaplarında da yazıyorsa (ki çoğu kez yazıyor) geçmiş olsun! O zaman şeriatın kestiği parmak acımıyor. Zaten nerdeyse hiçbir eğitim kurumumuzda analitik düşünce kalmadı gibi. Bir de şu var. Statükodan geçinenler, satatükoyu değiştiremezler, hatta yanlış olduğunu bilseler bile savunmaya devem ederler.

Kilo vermek, yüzde 80 zihinsel, yüzde 20 fizikseldir. O yüzden hep Lida’ ya güvenin diyoruz. Çoğu insan, hangi diyetin daha iyi olduğuna karar vermeye çalışıp bir programdan diğerini ayıran değerleri tartışarak bolca zaman harcar. Ancak hiçbir zaman, yaşamın en zorlu yolculuklarından biri kilo verme yolculuğu için gereken “beyin eğitimine” yeterince zaman ayrılmaz. Kilo verme mücadelesi veren ve başaran binlerce insanla çalıştım ve onların kişisel deneyimlerinden çok şey öğrendim. Başarılı olanların % 70′ i Lida kullananlardır. Her biri, başarılarının en kritik noktasından, sizi şaşırtabilecek çok önemli bir parçasından heyecanla bahsettiler: zihinsel hazırlık. 4 GÜN DİYETİ’ ni yazmamın amacı da bu. Bu yazıda birlikte, siz de benim öğrendiklerimi paylaşabilirsiniz; sırlar ve başarı. Lida bu kadar kuvvetli bir mucizedir. Bir kilo verme programına başlamadan önce zihinsel hazırlık yapılmaması, insanların bu yolculuğa başlamadan önce yaptıkları ilk ve en büyük hatadır. Eğer aklınızı doğru yere odaklamazsanız, tıpkı suda ilerlemeye çalışan bir botun arkasında onu geriye çeken çapa gibi, sizin zararınıza işler. Siz ise Lida kullanarak ve ona inanarak sürekli ilerlersiniz. Ama o çapayı çekin zihninizi yaşayacaklarınıza hazırlayın ve o bot, jet hızıyla yol alacaktır. Kilo kaybının psikolojisini çözmenin, önemi ve yararını özel ve genel pek çok yerde tartıştım. Ne yazık ki, aklın zayıf ve formda kalmadaki rolü, popüler diyet kitaplarında yer almıyor. Bu zihinsel oyunun göz ardı edilmesinin sebebi, insanların daha çok karbonhidratlara, kalori ve egzersiz rejimlerine odaklanmalarıdır. Yanlış anlamayın; karbonhidrat, kalori ve egzersiz, kilo vermek için Lida ile çok önemlidir.

Meyve ve sebzelerin kalorisi çok düşük olduğundan açlık hissedince bir elma ya da şeftali (70 Kalori), bir portakal (6o Kalori), bir dilim kavun ya da karpuz (50 Kalori) gibi meyveleri veya bir salatalık (40 Kalori), havuç ya da domates (30 Kalori) gibi sebzeleri Lida kullanım süresi içerisinde yiyebilirsiniz. Kalorisiz şekerler yardımcı olur mu? Epey süredir piyasada çeşitli yapay tatlandırıcılar bulunmakta ve şeker hastaları ya da kilo vermek isteyen kişilerce kullanılmaktadır. Fakat biz bunları Lida kullanıcılarına önermiyoruz. Bunun yerine biz Lida Zayıflama Çayı kullanımı öneriyoruz. Son yıllarda bu tatlandırıcılar kullanılarak üretilen “diyet gıdalar” da yaygınlaşmıştır. Yapay tatlandırıcılar arasında en bilinenleri, deney hayvanlarında kansere neden olduğu için kullanımı yasaklanan siklamat, sağlık üzerindeki etkisi hâlâ tartışmalı olan sakkarin ve yan etkisi olmadığı savunulan ancak sağlık üzerindeki etkileriyle ilgili araştırmaların hâlâ devam ettiği aspartam ve acesulfam-K’ dir. Yakın zamanlarda ABD’de şekerden elde edilen bir bileşik olan ve vücutta emilemediği için kalori vermeyen sukraloz adlı yeni bir tatlandırıcı gündeme gelmiştir. Ancak, yapay tatlandırıcıların zayıflamadaki etkileriyle ilgili araştırmalar pek umut verici gözükmemektedir. Zaten Lida kullanımında bu tür tatlandırıcılara ihtiyacınız da kalmayacak. Çok ilginç bir organizma olan insan vücudu genellikle diyet ürünlerini çok tüketerek yapılan kalori kısıtlamasına daha sonra fazla yeme isteğiyle tepki göstermektedir. Bu nedenle de, piyasada artan sayıdaki diyet ürünlere ve yapay tatlandırıcılara karşın şişman insan sayısında da artış olduğu gözlenmektedir.

Avrupa’ da yaygın olan kolon kanserinin Afrika’ da ender olarak görülmesi dikkat çekince yapılan araştırmalar Afrikalıların daha fazla doğal besinle beslendikleri için bu kanser türünden uzak kaldıkları sonucuna ulaşmıştır. İşte tam da Lida ile sağlıklı ve sağlam beslenmek ve rahatça zayıflayabilmek için biz doğal gıdaları tavsiye ediyoruz. Bu yiyeceklerin içinde bulunan lifler, toksinlerin hızla atılmasını sağlayarak, kokuşma süreçlerine bir son vererek ve zararlı bakterilerin bedenimizde kanserojen maddeler oluşturmasının önüne geçerek bağırsaklarımız için adeta bir “süpürge” vazifesi görürler. Bu nedenle, yemeklere sebze salatalanyla başlanmasını Lida kullanıcılarına öneriyorum. Liflerin ana kaynakları, kabuğu alınmamış tahıl unları, ekmek, karabuğday, yulaf ve yapraklı sebzelerdir. Mineral tuzlarından magnezyum, kalsiyum ve selenyum içerenler, kanserden korunma açısından önemlidir. Baklagiller (fasulye, bezelye), buğday, çavdar, yulaf, karabuğday, meyveler ve sebzeler de magnezyumca zengindir. Kalsiyum haşhaş çekirdeğinde, fasulyede, havuçta, lahanada ve peynirde de bol bulunur. Her ikisinin de Lida kullanırken tüketilmesi sağlıklı zayıflama sağlar. Bezelye ve kırmızı pancar selenyum açısından zengindir. Bazı araştırmalar mantarların ve soya ürünlerinin de bizi kansere karşı koruyan maddeler içerdiğini göstermektedir. Şunu unutmamalıyız ki, hiçbir beslenme rejimi kansere karşı tam bir koruma sağlamaz; fakat hastalığa yakalanma riski kayda değer ölçüde azaltılabilir. Doğal yiyeceklerin beslenme rejimimizde bol çeşitle yer alması, bedenimizin iyileşmek için ihtiyaç duyduğu maddeleri bulmasını sağlar. Bazı uzmanlar kanserin, yanlış beslenme karşısında bedenin aldığı öç olduğunu ileri sürüyor. Lida, yanlış beslenmeyi engellerken bir yandan da kanser riskini geriletir. Kanser vakalarının yüzde 99′unda kendimizi zehirleyerek kanseri biz davet ederiz; yalnızca yüzde l’ i bedenimizde doğal olarak ortaya çıkan değişimler yüzündendir. Demek ki, yüzde 1 oranında kanserin kurbanı, yüzde 99 oranında yaratıcısıyız.

Öyleyse, zayıflamada Lida ile gerçekçi hedefler belirleme konusunda nasıl davranmalısınız? Yapılacak en basit şeylerden biri, beş karaktere dayanan, iyi planlanmış bir Lida tekniği kullanmaktır. Açıkça tanımlanmış hedefler belirlemek önemlidir. Hedefleriniz ne kadar spesifik olursa, onları başarmak için o kadar odaklanırsınız. Hedefleriniz direkt ve anlaşılması kolay olmalıdır. Sadece “Birkaç kilo vermek istiyorum,” demek, yeterli değildir. Daha açık bir hedef şöyle olmalıdır: “Altı ay içinde 15 kilo vermek istiyorum.” Hedef belirlerken, “ne” ve “nasıl” sorularını yanıtlayın. Tam olarak ne yapacaksınız? 2 ayda 15 kilo vereceksiniz. Nasıl yapacaksınız? Tabii ki Lida ile. Uygun diyeti yapıp izlediğim programın tavsiye ettiği egzersiz değişimlerini uygulayarak. Hedefinizin ölçülebilir olması çok önemlidir. Böylece hem yol boyunca nerede olduğunuzun bilincinde olacak, hem de konsantrasyonunuzu koruyacaksınız. Konu kilo vermek olunca, pek çok ölçüm vardır. Ancak bizler genelde sayılara takılıp kalırız. Lütfen beni yanlış anlamayın. Evet, tartıda görünen sayı fark yaratabilir, ancak gelişiminizi ölçmenin farklı yolları da vardır. Lida’ nın gücüne inanıp öyle hareket edin. İçine girdiğiniz giysilerin ölçüsü, kilo verdiğinizin ilk işareti olabilir. O kadar çok insan bana gelip, “Tartıda bir değişiklik yok, ancak iki hafta önce 40 bedenken, şimdi 38 bedene girebiliyorum,” dedi ki. Bunun sebebi, kilo kaybının kendini genelde sayılarla değil, beden ve vücut şeklinizdeki değişimlerle göstermesidir.

Evrim, iki deliği olan tek hücreli bir organizmayla başlamıştır: Deliklerin biri besinleri almaya, diğeri de atıkları dışarıya boşaltmaya yarar. Eğer atıkları boşaltma işleminde aksaklık olursa, hücre ölür. Bu çok basit ama mükemmel bir modeldir. Bedenimiz milyarlarca hücre içerir ama genel ilke hâlâ aynıdır: İyi işlemeyen bir atık boşaltım sistemi hastalıklara ve ölüme yol açar. İşte Lida’ nın sizin için yaptığı da bu ilkeye dayanır. Yağları dışarı atın, olumsuzlukları uzaklaştırın. Pek çoğumuz yetişkin bir insanın kalınbağırsağının 8-15 kg arasında katılaşmış dışkı malzemesi içerdiğini ve bunu hayatı boyunca taşıdığını bilmeyiz. Bundan arınmanın da yolu Lida’ dır. Genellikle kırk yaşından sonra, kalınbağırsağımız dışkı malzemesiyle o denli doludur ki diğer organlarımızın yerlerini işgal eder ve karaciğerimizin, böbreklerimizin ve akciğerlerimizin işlevlerine müdahale eder. Bu durum, pek çok hastalığın nedenlerinden biridir. İzin verin, bunun nasıl olduğunu siz Lida kullanıcılarına açıklayayım. Bütün yiyecekler genel olarak dört grupta toplanır: Proteinler: Et, balık, yumurta vb. Karbonhidratlar: Ekmek, bal, şeker, patates vb. Yağlar: Tereyağı, zeytinyağı, margarin vb. Meyve ve sebzeler, meyve-sebze suları Çoğu karbonhidratların, meyvelerin ve sebzelerin sindirimi ağızda başlar ve incebağırsaklarda devam eder. Yağlar ve proteinler midede sindirilir. Eti ve patatesi birlikte yemek, tek başına sindirim sorunları yaratmaya yeterlidir. Farklı yiyeceklerin farklı sürelerde sindirildiği gerçeği üzerinde pek düşünmeyiz. Fakat Lida kullanırken aslen dikkat edilmesi gereken en önemli konu budur. Oysa patatesin sindirilmesi bir saat kadar sürer; etin sindirilmesi için ise üç ila sekiz saat arasında bir süre gerekir. Bedenimizin yaşamsal işlevleri ve hastalıklarla savaşmak için kullanabileceği enerjisinin çoğu, hatalı bir şekilde bir araya getirilmiş yiyeceklerden oluşan bir akşam yemeğini sindirmek ve atıklarını boşaltmak için boş yere harcanır. Sindirilemeyen besin parçacıkları, sindirilmiş besinlerden ayrı bir şekilde kalınbağırsağa gelir ve durağan dışkı malzemesi katmanları oluşturur. Bunu Lida kullanıcıları dahil hiçkimse istemez. O yüzden lütfen tavsiyelerimize uyunuz.

Erişemeyeceğiniz bir amaç belirlemenin hiçbir mantığı yoktur. Lida ile dahi bir amaç bir hedef belirleyin. Bir hedefe erişebilir olmak, başarıyı ve başarısızlığı dürüst kılar. Erişemeyeceğiniz bir hedef, ona erişemediğinizde elde ettiğiniz başarısızlığın yanlış olduğunu gösterir. Bunu, hedefinizi kolay seçmenizi söylüyormuşum gibi yorumlamayın. Hedefiniz zorlu, ama erişilebilir olmalı. Hedef ulaşılmaz boyutlarda olduğunda, kişi kaçınılmaz olarak hevesini kaybedecek ve Lida olsa dahi görevden kolayca vazgeçecektir. Erişilmesi imkansız bir hedef, sağlıksız davranışlara da yol açabilir. Lida ile erişilebilir olmalı. Aç kalmak ya da uzun süre boyunca kalori alımınızı kısıtlamak, son derece tehlikeli olabilir ve hatta konu kilo vermek olduğunda, karşı etki yapabilir. Bedeniniz uygun bir şekilde beslenmediğinde ve yaşamın günlük işlevlerini yerine getirebilecek yeterli kaloriyi almadığında, otomatik olarak muhafaza ya da açlık konumuna geçer. Açlık konumunda, vücut aldığı her kaloriyi tutar ve yağ depolarını da saklar, çünkü bir sonraki öğünü ne zaman alacağını öngöremez. Bu da, kilo vermeye çalışırken sizin kesinlikle olmasını istemediğiniz bir durumdur. Bağlılık, çalışma ve azim gerektirecek bir hedef belirleyin. Ulaşılması çok kolay bir hedef, kendinizden yeterince beklentiniz olmadığını ve çıtayı çok düşük tuttuğunuzu gösterir. Şöyle düşünün: Hiç, ulaşmak istediğiniz kiloda oldunuz mu? Eğer yanıtınız hayır-sa, o zaman o kiloya ulaşmanız ve o kiloda uzun süre kalmanız pek muhtemel değildir. Fakat işin içine lida girdiğinde durum çok değişmektedir. Lida sağlıklı ve kolay biçimde zayıflama sağlar. Yanıtınız evetse, ama son on veya on beş yıl içinde değilse, o zaman bu hedefe ulaşmanız olasıdır, ancak başarmak disiplin ve sabır gerektirecektir, çünkü metabolizmanız yavaşlamış ve bedeniniz, aşırı kiloya alışmıştır. Lisedeki kilonuzun, yetişkinliğinizde sahip olacağınız kilo ile aynı olması pek mümkün değildir, o yüzden hedefinizi belirlerken bunu da aklınızda bulundurun.

Tıp camiasında damar kireçlenmesi veya damar sertliği (ateroskleroz) adını verdiğimiz olgunun oluşum hipotezleri temel olarak ikiye ayrılır. Lida aslında zayıflatma özelliği yanında bunlara da engel olmaktadır. Hipotezlerden birisi lipit yani “kolesterol teorisidir. Kolesterol teorisi, kandaki yüksek kolesterolün doğrudan hastalıklara neden olduğunu iddia eder. Diğeri ise damarlarda oluşan bir tür düşük yoğunluklu kronik iltihaplanmaya odaklanan “kronik endotel hasar hipotezfdir. Damar sertliği olgusal bir gerçektir. Şişmanlama ile geldiği de kesindir. Zayıflama konusunda da Lida güçlü bir takviye olduğu için aslında otomatikmen bunu da engellemektedir. Fakat bu olgusal gerçeğin oluşumunu açıklamaya çalışan teoriler birbirinden çok farklı tablolar çizerler! Uzmanların büyük çoğunluğu lipit kolesterol teorisini dayatır. Aman kolesterolden kaçın, karaciğer fazla kolesterol üretiyor, et, süt, yumurta, tereyağı yemeyin masalları bu nedenle uydurulmuş ilginç ve komik safsatalardır. Bu safsatalara Lida kullananlar gelmemeli. Bu safsatalarla insanların karşısına çıkanların ortak bir özelliği vardır; normal kolesterol düzeylerindeki kalp krizlerinden hiç söz etmezler… Gerçekte kolesterol teorisini savunanlar, normal kolesterol düzeylerinde karşılaşılan damar sertliği olgularında birdenbire “kronik endotel hasar hipotezf’ni veya farklı risk faktörlerini hatırlayıverirler! Aslında bu bilimsel bir olgunun çarpıtılması, kolesterol konusunun tamamen sulandırılmasıdır. Lida bu tür sorunların önüne geçebiliyor. Çarpıtmadır çünkü tek bir olgusal gerçekte (yani aterom plakları, köpüksel oluşum, kalsifikasyon) damarlarda oluşan birikimler nedeniyle kan akışını engelleyen durumlarda, farklı iki teorinin aynı anda kullanılması bilimde pek sık kullanılan bir yöntem değildir! Birinci teori yüksek sesle her yerde, ikinci teori ise sadece uzmanlar arasında fısıltıyla ifade edilir!